26 Ekim 2012 Cuma

Sorular ve sorunlar. Sorunlar?


   Onlarca kapalı kapı ardında kim bilir ne dertler, ne sıkıntılar var.
Sorsan herkesin derdi kendine, herkes de kendi derdinin peşinde zaten.
+"Bencillik" diye yorumlasak?
-Yok olmaz.
+"İçe kapanıklık" diyelim?
-Çok saçma.
+Tamam o zaman, biz "Bilmemezlik" diyelim.

   Problemlerimiz yalnızca bizi alakadar ediyor gibi görünse de, herkesin ortak derdi olacak nitelikte mi yoksa? Ya problem sandıklarımız "problem" değilse aslında?
   Öyleyse sorunu kimde aramalıyız?
   Biz miyiz sorunlu, yoksa gerçekten sorunlarda mı sıkıntı? Sıkıntı mı göreceli, yoksa göreceler mi sorunlu? Nerede hata yapıyoruz, yoksa ortada bir hata yok mu? Herkesin doğrusu herkese mi, yoksa herkesin doğrusu kimseye mi? Doğruluk ne, doğruluk var mı ki hala?
   Aldanma! Doğru yol hep var ve olacak. Önemli olan benimsenen doğruların gerçekten o doğru yola ait olup olmadığı.
Yanılıyor muyum yoksa? Evet yanılıyor da olabilirim, sonuçta benim doğrularım.
   Dert nerede, dert kimin? Derman ne, derman kim? Deliriyor muyum, yoksa zaten deli miyim? Hata kimde, ben mi hatalıyım? "Kendimi hatasız sanmak" gibi bir hataya düşer miyim, yoksa zaten o bataklığa çoktan saplandım mı? Sorun; sahip olduğumu düşündüğüm kibir mi, yoksa zaten kibirli oluşum ya da bunu kabullenemiyor oluşum mu?

   Sorular, sorular... Ve daha yüzlercesi, daha binlercesi... Bize düşense...
   Bize düşense?

15 Ekim 2012 Pazartesi

Unutsam mı bugünleri?


"Her şey bir rüya olsa, unutarak uyansam." 
diyerek başlasam, nereye gider acaba bu yazının sonu? Pek iyi yerlere varmaz bence. 

O yüzden ben susayım da O konuşsun en iyisi, anlatıyor zaten her şeyi;


                                          



"Bir başka dünya bulsam, içinde sen olmasan."